“İhracat mallarımıza dış ülkelerde alıcı bulmak ve satışlarımızı çoğaltmak için her önlemi arayıp tespit etmek önem verdiğimiz bir noktadır… ”
Mustafa Kemal Atatürk TBMM 4.Dönem 2. Yasama Yılı açılış konuşması.
Birçok kaynak ihracatçıyı, “sanayi ve ticaret erbabı ihracat birliklerine üye olduğunda ihracatçı olur” şeklinde tarif etmektedir. Gerçek bu kadar basit olsa ihracat üzerinde konuşmaya, yazıp çizmeye hiç gerek olmamalıdır. Bazı kurumlar da, “İhracatçılık bir meslek değildir” şeklinde görüş vermektedirler. Her iki düşüncenin de gerçeklerle uzaktan yakından alâkası yoktur. Düşünün, bir çok üniversitede dış ticaret kürsüleri var. O kürsülerde ihracat, ithalat üzerinde çok sayıda dersler veriliyor. Bu dersleri alan talebeler “ihracatçı” kimliği ile mezun oluyorlar. Gazetelerdeki sıklıkla “ihracat elemanı aranıyor” şeklinde ilanlar görülüyor. Devlet ihracata yönelik çok sayıda kanunlar, karamameler, yönet melikler ve ayrıca ihracatçıya yönelik teşvikler, destekler, yardımla hazırlıyor ve uyguluyor.
Bankalar ihracata yönelik krediler veriyorlar, ihracatçıya öze] banka Eximbank kurulmuş doğrudan ihracatçı kimliğindeki firmam ra özel krediler tahsis ediyor, gazeteler her gün sayfalarında ihracaı haberleri verebilmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Ülkeler ekonomi politikalarını ihracat üzerine kuruyorlar, ülkeler ekonomik güçlerini ihracat rakamlarıyla açıklıyorlar.
Böylesi geniş alanda iş imkanı bulan ihracatçılar bir taraftan sadece ihracatçı birliklerine üye olmak basitliğinde tarif edilirken diğer taraftan “ihracatçı diye bir meslek yoktur” denilebiliyor.
Gelin yanlış ve art niyetli bu düşüncelerden kendimizi arındıralım ve ihracat ve ihracatçıyı konuşalım.
İhracatımız küresel kriz baskısıyla düşmeye başlayınca, zor oyunu bozdu ve ihracatçılar yeni pazarlar aramaya başladılar.
Yıllardır, Avrupa pazarına odaklanan ihracatçılarımız, ihracatlarının yüzde 50’sini bu pazara yapıp tüm yumurtaları aynı sepete koyunca (bazı sektörler yüzde 80’nini) küresel krizle beraber 01dukça sarsıldılar.Sarsıntıdan çıkabilmek için acil yol arandı ve zora düşmüş herkesin denediği yol denendi. 0 yolu dış ticaretten sorumlu bakan “bavullan hazırlayıp, hanımlarla vedalaşarak seyahatlere çıkıp, ülke ülke, kapı kapı dolaşmak” şeklinde açıkladı. İş bu kadar kolay olsaydı, geçmiş yıllarda sadece Avrupa pazarına odaklanmanın ko laycılığını bir kenara koyarlar ve bavulları kapıp diğer pazarlara yönelirler, dünyayı dolaşırlar, binlerce kapı çalabilirlerdi. Sanılıyordu ki tüm dünya pazarlarındaki alıcılar ihracatçılarımızı bekliyordu da onlar gitmiyorlardı. Küresel krizin yakıp yıktığı ortamda küresel pazarlara girmek o kadar kolay mıydı; kolaydı da bugüne kadar nerelerdeydiler?
Yeni pazarlar olarak yıllardır ıskalanan, ancak küresel krizin oyunu bozmasıyla gitme ihtiyacı duyulan o piyasalar da küresel krizin fırtınalarını yaşıyorlar, diğer fırtına yaşayan yüzlerce ülke de bavullarını kapmışlar o pazarlarda dolaşıyorlardı.
Kendilerini yıllardır çalıştıkları pazarlara göre yapılandıran ihracatçılarımız, yeni pazar olarak düşündükleri ülkeler hakkında ne biliyorlardı, kültürel zenginlikleri ve etnik yapıları konularında donanımları yeterli miydi, artacak talepler karşısında
Ölçek ekonomisi anlamında ne durumdaydılar, 0 pazar algıları, tercihleri ve talepleri doğrultusunda hazırlıklı mıydılar?
O pazarlardaki rakiplerini ne kadar tanıyorlar, hedef pazarlarında ne kadar doğru seçim yapabiliyorlar, pazar ülkeler ile aramızdaki uluslararası anlaşmalar konularında ne oranda bilgilidirler, ürettikleri ürün o pazarlarla ne kadar barışıktır, her şeyden önce kendilerini ne kadar tanıyorlardı? ihracat nasıl yapılır öncelikle ciddi araştırmayı beraberinde getiriyor.
Sorular, sorular, sorular! İhracatımızın bütününü oluşturan yaklaşık 46 bin ihracatçı bu soruların hepsini cevaplanması ve doğru cevabı bulması gerekmektedir. İşte bu sorulara verilecek cevaplar (ama samimi cevaplar) o firmaları yeni pazarlar araştırmaya yönlendirecek ya da hemen vazgeçmelerini sağlayacaktır.
Bakalım ihracat denilen ticaret şekli, “Bavulları hazırlayıp hanımlarla vedalaşarak yaban ellerine gitmek” kadar kolay mıymış, yoksa, seyahate gitme noktasına gelinene kadar yapılacak çok iş var mıdır? Elbette yapılacak çok iş olmalıdır. İhracatçılık akşamdan sabaha olacak bir iş değildir. Arkasının, önünün sağmın, solunun, altının, üstünün doldurulması, ince eleyip sık dokunulması gerekir.